Tulum, yüzyılların mirası… Biz bu mirası, modern ezgilerle yeniden yorumluyoruz.
Her tulumda, özenle seçilmiş oğlak derisi, yurt dışından özel olarak getirilen egzotik ağaçlarla üretilmiş nav, ve sudan etkilenmeyen, içindeki sibop mekanizması sayesinde deriyi kuru tutan gelişmiş dudula sistemi kullanıyoruz.
Gelenekten kopmadan, bugünün sahnesine yakışan bir ses inşa ediyoruz.
Çünkü bizce tulum sadece bir enstrüman değil; bir kültürün nefesidir.
Tulumun karakterini belirleyen en önemli parça nav’dır.
Biz, bu karakteri yalnızca estetikle değil, malzeme ve ses kalitesiyle de öne çıkarıyoruz. Doğru tını, dengeli ses ve uzun ömür için her milimi ustalıkla işlenir. Geleneksel form korunarak, modern sahne şartlarına uyum sağlayacak şekilde tasarlanır.
Her nav, akustik performansı yüksek egzotik ağaçlardan üretilir. Ahşabın damarından çıkan her nota, yılların birikimini ve ustalığını yansıtır.
Denge, akort tutarlılığı ve sahnede güven: Hepsi bu küçük ama güçlü parçanın omzunda yükselir.
Tulumun ruhu, onunla nefes alan deride gizlidir.
Biz sadece oğlak derisinin en dayanıklı ve esnek olanlarını seçiyoruz. Her parça, geleneksel yöntemlerle tabaklanarak uzun ömürlü, kokusuz ve performansa uygun hale getirilir.
Doğru deri, çalgının hem ses kalitesini hem nefes dengesini belirler.
Zanaatkârlık, doğallık ve işlev bu noktada birleşir çünkü bir tulum, ancak iyi bir deriyle can bulur.
Tulum yalnızca bir çalgı değil, emekle yoğrulmuş bir yaşam biçimidir. Bizim için onu taşımak, korumak değil; aynı zamanda giydirmek de bir sanattır.
Hazırladığımız kılıflar, deriyle bütünleşen zarif bir elbise gibidir.
Şekline uyumlu, görünümüne değer katan bu özel tasarım, tulumu hem korur hem yüceltir. Estetik detaylar ve sağlam işçilik, sahneye çıkan her usta için şıklığı da beraberinde getirir.
Çünkü bizce her tulum, kendi vakarına uygun bir kılıfı hak eder.
Tulum çalmak isteyenler için en doğru başlangıç noktası sipsidir. Sipsimiz, ahşap gövdesi ve özel tasarlanmış ağızlığı sayesinde kamışı ıslatmadan uzun süre çalınabilir. Ayrıca arkasında yedek bir dillik bulunur bu da kesintisiz bir müzik deneyimi sunar. Nefes kontrolü, parmak egzersizleri ve melodik yapı açısından tuluma güçlü bir hazırlık sağlar. Taşınabilirliğiyle her ortamda çalışılabilir. Sipsi, tulumun ruhuna açılan ilk kapıdır.
Tulumun nefesi navdan geçer, nav da özünden bilinir. Biz bu navı öyle rastgele bir şeyden yapmadık. Her boynuzu tek tek özenle seçtik.
Dağda, kırda, çetin doğada yoğrulmuş hayvanlardan alındı. Kimi Karadeniz’in sisli yaylalarından, kimi Anadolu’nun sert yamaçlarından... Boynuzun her kıvrımı ayrı bir hikâye, her damarı ayrı bir hayat. Boğanın kudreti, bufalonun sabrı bu navda birleşti.
Navımızın ağız kısmında el işçiliğiyle işlenen atmaca figürü, sadece bir süs değil; Karadenizin asaletinin, cesaretinin ve irfanının simgesidir. Tulumun sesi nasıl yürekten kopuyorsa, atmaca da öyle yürekten uçar dağların üstünden.
Ustalıkla yapılmış bu özel nav, hem çalana bir duruş verir, hem çalınan havaya bir mana katar. Bu sadece bir parça değil, bir kültürün nefesle yoğrulmuş halidir.
Derler ya: “Tulumda nefes, navda yürek gerek”
Biz o yüreği atmacanın gözünden, kanadından aldık.
Ağız kısmında işlenen kobra motifi, sadece bir süs değil; kudretin ve kararlılığın simgesidir. Kobra, eski zamanlarda koruyucu bir ruh, bilgelik ve cesaretin işareti olarak kabul edilirdi. Biz de bu kadim anlamı, tulumun yüzyıllık sesine ustalıkla işleyerek taşıdık.
Bu özel nav, hem çalınan ezgilere görsel bir zarafet katmakta, hem de ustasına ayrı bir duruş kazandırmaktadır.
Kobra’nın kudreti, tulumun nefesiyle buluştu.
Bu özel nav, doğadan özenle seçilen kozalakların ustalıkla işlenmesiyle hazırlanmıştır. Her bir parça, kendine özgü yapısıyla tuluma doğal ve estetik bir dokunuş kazandırır. Geleneksel ezgilerin doğayla harmanlandığı zarif bir eserdir.
Adını da, ruhunu da Karadeniz’den aldı bu nav... İçinde deniz kabukları, deniz yıldızları, rüzgârın kıyıya vurduğu ne varsa var. Ustamız, denizin kıyısında ne bulduysa, sevgiyle bir araya getirdi. Her bakan, denizin tuzunu, dalgasını, kokusunu hisseder içinde. Tulumun sesiyle birleşince, sanki horonun ortasında, denizle dağın koynunda bulursun kendini.